ECEHAN ERSÖZ
Harvard Business Türkiye’de yayınlanmış yazımdır. Her hakkı saklıdır
Görsel düzenlemeler tarafıma aittir
Tarih sahnesine çıktığı günden bu yana gelişimini hızla sürdürmeye devam eden yapay zeka, içinde bulunduğumuz çağın ve geleceğin en öne çıkan teknolojisi konumuna geldi. Yapay zekanın önemi herkes tarafından fark edilmiş olsa da gerçek anlamda doğru anlaşıldığını söylemek ne yazık ki çok da mümkün değil zira yapay zeka bir yandan popülerliğini artırırken bir yandan da otomasyonun artmasıyla birlikte insan-teknoloji etkileşiminde geleceğin günah keçisi haline geldi.
Geleceğin iş dünyasıysa karar verme mekanizması veri, analitik, yapay zeka ve insan yargısının yaratıcı bileşimini içeriyor.
Bu yazımda artık dünyada yapay zekanın katma değerine odaklanan “artırılmış zeka” kavramını detaylandıracağım. Artırılmış zeka, yapay zekanın insanları atıl bırakması yerine, çeşitli görevleri gerçekleştirmemiz esnasında yapay zekadan sağlayacağımız katkılara ve bizi destekleyici yönüne odaklanan bir yaklaşım. Bu amaçla geliştirilen sistemler hem çalışanların iş performansını hem de işletmelerin performansını, verimliliğini artırmaya yönelik katkı sağlama potansiyeli sunuyor.
Yapay Zeka Gerçeklerini Doğru Anlamak
Yakın zamanda teknoloji ile ilgili okuduğumuz haberlerde veya katıldığımız seminer ve toplantılarda en sık duyduğumuz sorular arasında “Yapay zeka işimizi elimizden alacak mı?” ve “Robotlar insanlığı yok edecek mi?” soruları yer alıyor. Bu soruların kesin ve net bir cevabı yok. Bu cevapsızlığın sebebi de içinde bulunduğumuz ve VUCA dünyası olarak tanımlanan çağda muğlaklığın ön planda olması. Bu tarz sorularla her ne kadar merak yaratılmaya çalışılsa da bir yandanda yapay zeka gerçeğine dair korku yarattığını ve bu korkunun birçok kesimde konudan uzaklaşma, çekimserlik ve antipati yaratacağını düşünüyorum.
Peki bu sorular nereden kaynaklanıyor? En başta gelişiminin başladığı yıllardan itibaren yapay zekanın bilim kurgu filmlerine konu olması; Terminatör, Matrix gibi Hollywood filmlerinde insanlığın ele geçirilmesi veya yok edilmesi insanlarda korkuya yol açıyor.
Bu soruların bir başka nedeniyse birçok farklı kaynaktan açıklanan ve gelecekte yaşanması beklenen iş kaybı istatistikleri. Sayılar her kaynağa göre değişmekle birlikte vurgulanan ortak nokta, yeni işlerinde kişilerin kendini değişime ve gelişime entegre edebildikleri oranda istihdama katılabilecekleri alanların gelişecek olması. Bu tür haberleri de yapay zekadan korkmak yerine geleceğe dair uyarıcı sinyal olarak yorumlayıp hazırlık anlamında kendimize nasıl bir yol çizebileceğimizi planlamalıyız.
Elon Musk’ın yapay zekanın gelecekte yaratabileceği tehditlere dair söylemleri olumsuz yaklaşımlara katkı sağlasa da esas amacı “yapay zeka etiği ve regülasyonlar” konusuna vurgu yapmak, tehdit ve risklerin önüne geçmek amacıyla otoriteler tarafından yasal düzenlemelerin etkinleştirilmesini teşvik etmekti.
Doğru Sorularla Faydaya Odaklanmak
Teknoloji ilerlerken bizim bu duruma seyirci kalmamamız gerekiyor. Bu soruları tartışmak, felaket senaryoları üretmek ve bunun sonucunda teknolojiye karşı bir çekimserlik yaratmak yerine konuyu; nasıl faydalar sağlayabileceğimizi, katkılarını ve yapay zeka ile işbirliğinin nasıl yapılabileceği çerçevesinde irdelemeli ve kavramalıyız. Dolayısıyla şu soruları doğru sormak algıyı şekillendirmede bu konu için çok önemli: Yapay zeka ve insan işbirliği bize neler vadediyor?
Şirketlerin çalışanlarına yapay zekayı doğru anlatarak ve stratejileriyle uyumlu uygulamaları iş süreçlerine almaları için yöneticilerin çalışanlarla empati kurarak sormaları gereken sorular:
- Çalışanlarınızın rutin işlerde görev alma oranları ne?
- Onları çoktan standart işler ile robotlaştırmış olabilir misiniz?
- Daha yaratıcı bir iş atmosferini neleri kolaylaştırarak sağlayabilirsiniz?
- Zaman ve verimlilik kaybı yaşıyorlar mı?
- Daha katma değerli çalışabilecekleri ve yaratıcılık sağlayabilecekleri alanlar var mı?
Bu sorular ile çalışanların o iş yerindeki dünyasına empati ile yaklaşmış oluyoruz. Buradaki en büyük kazanım herhangi bir teknolojiyi şirkete entegre etmeden önce “Önce İnsan” yaklaşımıyla hareket edebilmek. Çalışanların işlerini elinden alacak uygulamalar yerine onların amacına ve ihtiyacına uygun teknolojik seçimler yapabilmek anlamlı hale geliyor.
Bu sayede “artırılmış zeka” kavramı ile bakış açımızı “yaratıcılık, verimlilik ve performans için yapay zeka” perspektifine çevirdiğimizden, yapay zekayı doğru anlama ve değerlendirmeye yatkınlığımız da artıyor.
Peki Artırılmış Zeka Nedir?
İngilizce Augmented intelligence (AI), intelligence augmentation (IA) ve cognitive augmentation kelimelerini kapsayan bu kavram, Gartner’ın sözlüğünde “İnsan ve yapay zekanın, insan odaklı bir işbirliği sayesinde öğrenme, karar verme ve yeni deneyimler edinmeyi kapsayacak şekilde bilişsel performansın genişletilmesi olarak açıklanıyor. Aynı zamanda Gartner Hype Cycle, yani gelişim aşamasındaki teknolojiler 2019 grafiğinde de artırılmış zekaya iki ila beş yıl arasında gelişim gösterecek bir başlık olarak yer veriliyor.
Gartner’ın tahminlerine göre 2021 yılında yapay zekanın artırılmış zeka anlamında kullanımıyla küresel bazda gerçekleşecek iş katma değeri 2,9 trilyon dolar olurken çalışanların verimliliğine sağlanacak katkıysa 6,2 milyar saat olacak.
Bu noktada konu insan zekasının yerine yapay zekanın geçmesi değil, yapay zekanın bizim iş süreçlerimize yapacağı performans desteği ile yaratıcılığımızı ve inovasyon gücümüzü artırmasıdır. Bu sayede artık organizasyonlar veri ve yapay zekaya, makine öğrenmesi ve insan yargısının birlikte devrede olduğu bütünsel bir bakışla yaklaşıyorlar. Dolayısıyla insan faktörünün yaratıcılık ve yeni fikirler geliştirme sayesinde teknoloji karşısında atıl duruma düşmemesi sağlanıyor.
Bizler yaşadığımız birçok anıyı hafızamızda canlı tutma kapasitesine sahip değiliz. Ancak günümüzde teknoloji sayesinde eskiden unutulup gidecek olan birçok anıyı artık dijital olarak fotoğraflarla ve videolarla akıllı telefonlarda veya harici belleklerde saklayarak zihnimizin dışında da depolayabiliyoruz. Artırılmış zekayı bu depolama durumunun yanında bizlerin bilgi işleme, yorumlama gibi süreçlerimizi kolaylaştırması olarak düşünmek gerekiyor. Bir yapay zeka uygulaması olan Siri tam da bu yönüyle artırılmış zeka olarak dışarıdan bir destek sağlıyor. Siri’nin herhangi bir sorumuza verdiği cevabın arkasında yatan büyük veri kümesini düşünelim. Bize bir anda geniş bir perspektif açarak düşüncemizin sınırlarını geliştirmeye katkı sağlıyor.
Oxon Industry Analysis firmasının yayınladığı “Global Augmented Intelligence Market Analysis to 2027″ raporunda yer alan yapay zeka çalışmalarında öncü CognitiveScale, Cosmo Tech, IBM Corporation, Microsoft Corporation, MondoBrain Inc., Qlik Technologies, Inc. ve SAP SE firmalarının da kendilerini yapay zeka alanı yerine artık artırılmış zeka alanında konumlandırdığını gösteriyor. Raporda küresel artırılmış zeka pazarı olarak tanımlanan bu alan, kategori bazında yapay zeka çalışmalarının yer aldığı makine öğrenmesi, doğal dil işleme, uzamsal navigasyon, görüntü işleme ve makine görüşü alanlarına ayrılıyor.
Androit Market Research tarafından hazırlanan bir diğer rapor ise artırılmış zekanın sağladığı katkılara dikkat çekiyor. Bir şirketteki çalışanların tümünün bir haftada toplam 50 iş saatinin kağıt üstünde gerçekleşen hataları, üretim sorunlarını, yanlış siparişleri ve diğer hataları düzeltmeye ayırdığı ve bunun bir yılda yaklaşık 6 bin saat gibi büyük bir rakama denk geldiği söyleniyor. Yapay zekanın büyük kapasitedeki veri anlamlandırma ve işleme üzerindeki hızı ve analitik gücü çalışanların daha çevik kararlar vermelerine ve yeni keşifler yapmalarına imkan sağlayacak.
Deloitte Yapay Zeka Direktörü Beena Ammamath’ın görüşleri ise şu an teknolojinin insan gücünü toptan diskalifiye edebilecek bir yetkinlikte olmadığı şeklinde. Ancak kritik nokta şu ki eğer bireyler herhangi bir işi gerçekleştirmek için 30 saniyeden az beyin gücü kullanıyorlarsa uzun vadede bu görevin zaten katma değersiz olduğunu ve gelecekte otomasyona devredilebileceğini vurguluyor. İş yerinde yaratıcılığını ortaya koyamamaktan dert yanan kişilere bizler de çoğu zaman rastlamıyor muyuz?
Raconteur tarafından yayınlanan Augmented Enterprise Raporu’nda yer alan ve Japan Science and Technology Agency’nin araştırmasına göreyse iş yerlerine yeni teknolojiler adapte edildikçe çalışanların iş tatminleri doğru orantılı olarak artıyor.
Yapay zeka uygulamalarının gittikçe yaygınlaştığı günümüzde konuya çalışanların iş performansını kolaylaştırma, iş süreçlerine bütünsel ve entegre bir yaklaşım ile daha stratejik düşünme, zaman kazancı, yaratıcılığa ayrılan zamanda artış olarak bakmak yapay zekanın insanlara muadil olduğu inancının aşılmasına yardımcı olabilir.
Aynı zamanda bu sayede her işletmenin kendi iş akışına uygun şekilde çalışanlarına sağlayacağı doğru teknolojik araçlar, eğitim ve oryantasyon ile yaratıcılık ve inovasyona sağlanacak katkıların farkında olunmasını ve çalışanların da bu uygulamalara daha kolay adapte olmasını sağlayabilir. Özetle teknoloji de insan da tek başına yeterli değildir ve artık gündem maddemiz artırılmış zeka olmalıdır. Tüm bunların toplamında işletmeler için verimlilik, karlılık ve rekabet avantajı, çalışanlar içinde artan motivasyon, yaratıcı düşünebilme, iş yerine daha aktif katkı sağlayabilme anlamında katma değerli bir iş hayatının yolunu açacaktır.