ECEHAN ERSÖZ
Harvard Business Türkiye’de yayınlanmış yazımdır. Her hakkı saklıdır.
Görsel düzenlemeler tarafıma aittir.
İş dünyasının birçok teknolojik yenilikle karşılaştığı ve bunların bazılarını uyguladığı 2023 yılının son aylarındayız. 2024 yılının projelerini, yatırımlarını ve bütçelerini belirlerken yine iş modellerine destek sağlayacak teknoloji altyapısı son derece önemli olacak. Peki 2024 yılında teknoloji gündemi hangi başlıklarla şekillenecek? 2024’te iş modellerini ve inovasyon süreçlerini geliştirmede yapay zekâ modelleri ve uygulamaları, gelişen bilgi işlem gücü ve daha akıllı cihazlar etkisini giderek artıracak. Bu durum tüm sektörlerin ve departmanların üretkenliği ve verimliliği artırmak için değişime uyum sağlamak yönünde kararlar almalarını gerektiriyor.
Hiperotomasyon ile Bağlantılılık Artıyor
İnsanlar tarafından gerçekleştirilen tekrarlı manuel görevlerin makineleştirilmesinin çok ötesine geçen hiperotomasyon; yapay zekâ (AI), makine öğrenimi (ML) ve robotik süreç otomasyonunu (RPA) devreye alarak iş süreçlerinin (üretim zincirleri, iş akışları, pazarlama süreçleri, vb.) otomasyonunun artırılmasını sağlıyor. Böylece, hiperotomasyon süreçlerin daha hızlı ve verimli bir şekilde gerçekleştirilmesine ve hataların azaltılmasına olanak tanıyor.
Dijital süreç otomasyonu (DPA) veya akıllı süreç otomasyonu (IPA) olarak da adlandırılan hiperotomasyon, önümüzdeki yıllarda en büyük etkiye sahip olacak teknolojik trendlerden birisi konumunda ve bu sayede hem dijital dönüşüme hem de değişime hızla adapte olabilen akışkan organizasyonlar oluşturulmasında kilit faktör konumunda bulunuyor. Hiperotomasyon, akıllı bir çalışma ortamında görev alan ve zamanlarını hiçbir değer katmayan sıkıcı görevlerle harcamak zorunda kalmayan çalışanların memnuniyetinin ve üretkenliğinin artmasını sağlıyor ve rekabet avantajı yaratıyor.
Research and Markets araştırmasına göre, hiperotomasyon 2023-2028 yılları arasında en çok finansal hizmetler ve sigorta segmentlerinde öne çıkacak ve bu sektör hiperotomasyon pazarının yüzde 32’sini oluşturarak diğer sektörlere liderlik edecek.
İleri Düzey Bağlantılılık
Gelişmiş kablosuz bağlantı, 2024’ün popüler teknoloji trendlerinden bir diğeri. 5G ve IoT’nin birleşimi dijital deneyimlerimizi yeniden tanımlayacak. 5G ve dünyada da çalışmaları süren 6G gibi teknolojilerin, özellikle sağlık ve üretim alanlarında üretkenliği artırması ve kullanıcı deneyimlerini iyileştirmesi bekleniyor.
5G ağları küresel olarak çoğu büyük şehri kapsayacağından, IoT potansiyellerini artıracaktır. Sürücüsüz otomobiller, öngörülen akıllı şehirler ve uzaktan ameliyatlarda beklenen gelişmeler, 5G’nin benzersiz bant genişliği ve minimum gecikme süresiyle daha da hızlanacak. İlerleyen süreçte 5G’den 6G’ye geçişin, Endüstri 4.0’dan Endüstri 5.0’a geçişi de hızlandırarak insanlarla makinelerin, güvenli ve sorunsuz bir şekilde operasyonlarını paylaştığı insan/robotik birlikteliğinin bir sonraki aşamasını oluşturması mümkün. Bununla birlikte, sürükleyici teknolojiler, holografik projeksiyonlar, bağlantılı robotik ve otonom sistemler, “akıllı ulaşım sistemleri” ve “beyin-bilgisayar arayüzleri” gibi öncü uygulamaların 5G ve 6G iletişiminin ötesindeki teknolojiler tarafından da destekleneceğini düşünüyorum.
Yapay Zekânın Kuşatması, Üretken Yapay Zekâ ile Sürüyor
2023, üretken yapay zekânın ana akıma girdiği ve uygulama alanı bulduğu yıl oldu. Üretken yapay zekâ, makinelerin insan eliyle üretilmiş işlere benzeyen içerikler oluşturmasını sağlayarak çeşitli sektörlerde devrim yarattı. 2024’te arama motorlarından ofis yazılımlarına, tasarım paketlerine ve iletişim araçlarına kadar her gün kullandığımız birçok uygulamaya dahil oldukça üretken yapay zekânın potansiyeli daha iyi anlaşılacak. Üretken yapay zekânın sürekli genişleyen uygulamaları, bu teknolojide uzmanlaşanlar için parlak bir gelecek vaat ediyor ve dijital çağda etkileşim ve içerik oluşturma şeklimizi şekillendirme fırsatları sunuyor.
Bulut ve Uç Bilişim
2024 yılına kadar, bulut (cloud) ve uç (edge) bilişim ile üretken yapay zekâ arasındaki etkileşim, teknolojik görünümü yeniden şekillendirecek. Bulut bilişim, geniş kapsamlı üretken yapay zekâ modellerinin eğitimi ve büyük hesaplama ihtiyaçları için önemli bir araç olacak. Yine gecikme süresinin büyük ölçüde azaltılması hedeflenen otonom sürüş, gelişmiş tıbbi görüntüleme gibi gerçek zamanlı işlemler ve artırılmış gerçeklik deneyimlerine de katkı sağlayacak.
Fijital Yakınsama
Gerçek ve dijital olan giderek daha fazla iç içe geçiyor, kesişim alanı artıyor. Artırılmış gerçeklik (AR), sanal gerçeklik (VR) ve sürükleyici internet gibi teknolojiler, fiziksel dünya ile zamanımızın giderek daha fazlasını geçirdiğimiz dijital alanlar arasındaki bariyerleri yıkıyor. Dijital ikizlerse, güvenli bir dijital ortamda yeni fikirlerin denenmesi, uygulamaya geçilmeden test edilmesi için kullanılan, gerçek dünyadaki süreçlerin, operasyonların veya ürünlerin sanal ortamda üretilmiş simülasyonları olarak karşımıza çıkıyor. Tasarımcılar ve mühendisler, gerçek hayattaki deneylerin yüksek maliyetlerine katlanmadan, örneğin bir üretim hattını durdurmanın yaratacağı maliyetler oluşmadan dijital ikizleri kullanabiliyorlar. 2024 yılında bu kullanımlar daha da yaygınlaşacak.
Genişletilmiş Gerçeklik (Extended Reality)
Genişletilmiş gerçeklik (Extended Reality); sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik, karma gerçeklik ve aralarındaki tüm teknolojileri kapsar. Bu teknolojinin kullanıldığı alanlar arasında, oyun sektörü, tıp, perakende ve modelleme yer alıyor.
Sürükleyici Sanal Deneyimler (Immersive Virtual Experiences)
Artırılmış Gerçeklik (AR) ve Sanal Gerçeklik (VR) gibi teknolojiler sanal bir kullanıcı ortamı yaratmaktadır. Gelecekte, kullanıcıların sanal bir alandaki nesneler için dokunma hissi sağlayacak dokunsal teknolojiyi deneyimlemeleri bekleniyor. Bu teknolojinin eğlence sektörünü şekillendirmesi mümkün.
Web 3.0
Teknoloji trendleri 2024 listesinin zirvesine çıkan bir diğer trend de Web3. İnternetin yeni nesil versiyonu, blok zincir teknolojisi üzerinde çalışan merkezi olmayan uygulamalara ev sahipliği yapıyor. Blockchain-as-a-Service (BaaS), tokenization ve decentralization gibi gelişmekte olan teknolojiler işletmelere çeşitli faydalar sağlayacak. Dahası, şirketler tedarik zinciri süreçlerinin gerçek zamanlı bir görünümüne erişebilirler. Ayrıca, veriler hiçbir yerde saklanmayacağı için merkezsizleştirme güvenlik risklerini azaltacaktır. Yeni nesil internet, üç boyutlu tasarım ve etkileşim noktasında jeo-uzamsal bağlamda yapılacak iyileştirmelerle daha da ilerleyecek. Bu durum e-ticareti ve bilgisayar oyunlarını kullanıcı deneyimi anlamında daha ileri bir noktaya taşıyacak. İlaveten, e-ticaret noktasında bu gelişme hem tüketicilere hem de işletmelere önemli katkılar sağlayacak.
Sürdürülebilir Teknoloji
Sürdürülebilirlik dünyamızın en önemli gündem maddelerinden. Sürdürülebilirlikle ilgili dört temel kavram çevresel, sosyal, yönetişim (ESG) ve ekonomik olarak tanımlanıyor. Ülkeler ve şirketler net sıfır taahhütlerini yerine getirmek için çalışmaya devam ettikçe, sürdürülebilir teknoloji 2024 yılında da ön plana çıkmaya devam edecek. 2024’te şirketlerin emisyonlarını ve güç tüketimlerini tekrarlanabilir, tutarlı ve denetlenebilir bir şekilde ölçmelerine ve kategorize etmelerine yardımcı olacak çözümler ortaya çıkacak. Bu da işletmelerin geride bıraktıkları karbon ayak izini azaltmada önemli bir rol oynayacaktır. Sürdürülebilir teknoloji, yapay zekâ ve üretken yapay zekânın kolaylaştırıcılar olarak rol aldığı dönüştürücü gelişmelerle karşılaşacak. Üretken yapay zekânın, verimli yenilenebilir enerji teknikleri ve elektrikli araçlar için akıllı yönlendirme dahil olmak üzere yenilikçi sürdürülebilir çözümler üretmesi mümkün. Yapay zekâ, çevresel veri izleme olanağı sunarak yeşil teknolojinin yeteneklerini artıracak ve sadece ekolojik etkiler konusundaki kavrayışımızı geliştirmekle kalmayacak, aynı zamanda hava kalitesi ve ormansızlaşma gibi önemli alanlarda da tespitler yapacak. Ayrıca eko-farkındalığı vurgulayan ilgi çekici simülasyonlar aracılığıyla sürdürülebilirlik eğitimini bir sonraki aşamaya taşıyacak. İlaveten, sürdürülebilir modayı teşvik eden platformlar gibi tüketicileri çevre dostu işletmelere bağlayan yapay zekâ odaklı sürdürülebilir iş modelleri gelişecek.
Araştırmalar, her iki işletmeden birinin son üç yıl içinde bir siber saldırının kurbanı olduğunu ve bu saldırıların sektöre maliyetinin 2024 yılı sonuna kadar 10 trilyon doların üzerine çıkacağını gösteriyor. Hızla büyüyen bu tehdit karşısında, savunmayı güçlendirmek ve bize mücadele şansı sağlamak için tasarlanan teknoloji çözümleri, her kuruluşun sahip olması gerekenler listesinde üst sıralarda yer alıyor. Yapay zekâ ve üretken yapay zekâ kötü niyetli faaliyetleri saptamak için geniş güvenlik veri kümelerinin deşifre edilmesinde daha da etkili olacak.
Ancak siber dayanıklılık, siber güvenliğin ötesine geçiyor ve savunmalar ihlal edildiğinde veya kontrolümüz dışındaki koşullar nedeniyle sürekliliği sağlamak için alınabilecek önlemleri de kapsıyor. Siber dayanıklılık stratejisinin temel unsurlarını; yapay zekâ ve makine öğrenimi yoluyla siber savunmanın otomasyonu, güvenlik önlemlerini süreklilik protokolleriyle birleştiren entegre yapılar ve halkla ilişkilere kadar bir çok bileşen oluşturuyor.
Kuantum hesaplama konusunda bir süredir giderek artan bir heyecan var ve 2024’ün bunun somut faydalara dönüşeceği bir yıl olacağına inanıyorum. Bu teknoloji geleneksel bilgisayarlar için çok karmaşık olan zorlukları çözmek için kuantum mekaniği ilkelerini kullanır. Bu sayede geleneksel bilgisayar bitleri gibi 1 ya da 0 durumundan ziyade, aynı anda birden fazla durumda bulunabilen kuantum bitleri (kübitler) kullanılarak çalışabilmektedirler. Kuantum teknolojisinin ilk yatırımcıları arasında, son yıllarda dolandırıcılık tespiti, risk yönetimi ve yüksek frekanslı ticaret amacıyla geliştirilen yapay zekâ sistemlerinin gücünü artırabilmeyi uman bankalar ve finansal hizmet kuruluşları bulunuyor. 2024’te çok sayıda kuruluş kuantum bilişim uygulamalarını keşfetmeye, kuantum işgücü geliştirmeye ve bununla ilgili öğrenme programları oluşturmaya yatırım yapıyor. Yine şirketler hem kuantum teknolojisini hem de klasik bilişimi içeren hibrit çözümler oluşturmaya da odaklanabilir.
Kuantum teknolojisinin pazar büyüklüğünün 2030 yılına kadar yüzde 32,1 oranında büyümesi bekleniyor. Kuantum hesaplamanın, 2024 yılında, ilaç keşfi, genom dizilimi, kriptografi, meteoroloji, malzeme bilimi, büyük şehirlerdeki trafik akışı gibi karmaşık sistemlerin optimizasyonu ve hatta dünya dışı yaşam arayışı dahil olmak üzere çeşitli hesaplama ağırlıklı alanlarda uygulamalarının artacağını düşünüyorum.
Diğer yandan kuantum hesaplama ve üretken yapay zekânın bir araya gelmesiyle, yapay zekâ modelleri şaşırtıcı hızlarda eğitilebilecek ve devasa veri kümeleri sorunsuz bir şekilde işlenebilecek.