ECEHAN ERSÖZ
Hürriyet.com.tr’de yayınlanmıştır. Her hakkı saklıdır.
Bizler insanoğlu olarak, bizi diğer canlılardan ayıran beynimizin şifrelerini çözmek, onu örnek alarak, kendimiz gibi davranışlar gösterebilen ve kararlar verebilen modeller oluşturma çabası içerisindeyiz. Son yıllarda gündemimizde yer alan dijitalleşme, dijital dönüşüm ve endüstri 4.0 konuları tamamen buradan yola çıkarak ilerliyor. Çevremizde birbiri ile haberleşen, kontrol ve karar mekanizmaları ile donatılmış sistemler cihazlar giderek artıyor.
Bu çalışmalar son sürat devam ederken diğer yandanda insanın ve çalışma hayatının geleceği tartışılıyor. O zaman şu soruyu sormak gerekiyor.
Kendimizden yola çıkarak bize has bazı özellikleri aktardığımız, birbirleri ile haberleştirdiğimiz ve yapay zeka ile akıllandırdığımız nesneler, sistemler artarken bizim durumumuz ne olacak?
İşte bu soruna cevap arayışı çoğumuzun yakından tanıdığı bir isimden geldi.
Tesla Motors ile elektrikli otomobil üretimi, SpaceX ile uzay yolculuğu, kara ulaşımında ses hızına yakın Hyperloop gibi birçok projenin sahibi Elon Musk, Neuralink şirketi ile yapay zekanın insanoğluna hükmetmesini engellemek için yola çıktı.
2016 yılında kurulan ve geçtiğimiz günlerde Elon Musk tarafından son gelişmelerin aktarıldığı Neuralink , nöroteknolojiyi kullanarak insan beyni ile bilgisayarın birleştirilmesini amaçlıyor. Bu proje, bilgisayarla insan zihnini en yakın noktaya taşıyarak, insanın bilişsel gücününün artırılmayı alzheimer, depresyon, uykusuzluk ve felç gibi hastalıkları çip teknolojisi sayesinde çözme gibi iyi niyetlere sahip. Bu konu daha önceki yazılarında bahsettiğin “artırılmış zeka” kavramı ile de paralellik gösteriyor.
Projeye dair son çalışmalarda domuzlar üzerinde kullanılan çipler 23 mm çapa ve 8 mm kalınlığa sahip. Bu çip Neuralink operatörleri tarafından özel bir robot matkap ve dikiş makinesiyle kafatasını delerek beyin kabuğuna 30 dakika içinde takılabiliyor. Hatta gelecekte bu işlem için lazer kullanılması planlanıyor. Böylece Neuralink son derece disiplinlerarası bir yapı ile biyoteknoloji, yapay zeka ve robotbilimi bir araya getirmiş bulunuyor. Tüm bu detaylar projenin ne kadar ilerlediğini gözler önüne seriyor.
NEURALİNK NASIL ÇALIŞIYOR?
2005 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Kontrol ve Otomasyon Mühendisliği’nde Yüksek Lisansımı yaparken ders olarak aldığım ve o zamandan beri araştırmalarımı sürdürdüğüm bir konu olan yapay sinir ağları, insan beyninin bilgiyi öğrenme ve saklama özelliğinden esinlenerek, öğrenme sürecinin matematiksel olarak modellenmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Öğrenme, hatırlama, düşünme gibi tüm insan davranışlarının temelinde sinir hücreleri bulunmaktadır. Beyinde bilginin öğrenilmesi ve saklanması bu sinir hücreleri arasında gerçekleşen elektriksel ve kimyasal sinyaller sayesinde gerçekleşir. İnsan beyni aynı bu sistemle çalışan milyonlarca nöronun bir araya gelmesinden oluşur. YSA’lar biyolojik sinir sisteminin çalışma şekline benzetilerek tasarlamış, nöronların çeşitli şekillerde birbirlerine bağlanmasıyla oluşmuş ağlardır. Bu ağlar bilginin öğrenilmesi, saklanması ve veriler arasında ilişki kurulmasını ortaya çıkarma yeteneğine sahiptirler. Musk’ın şirketinin geliştirdiği cihaz da, üzerinde bulunan 3 binden fazla elektrot ile 1.000 nöronun aktivitesini izleyebiliyor.
“Yapay öğrenme” sayesinde nöron aktivite kaydı analiz edilerek beynin hangi bölgesine nasıl bir uyarı verileceği belirleniyor. İlaveten gerekli durumlarda bu çipten birkaç tane de takılabileceğini belirtiliyor. İşte bu şekilde beyinde oluşan sinyalleri algılayan analiz eden bilgisayar tabanlı sistemler beyin-bilgisayar arayüzü ya da beyin-makine arayüzü olarak tanımlanıyor.
NEURALİNK’İN GELECEĞİMİZE ETKİLERİ
Çevremizdeki cansız nesneler bile yapay zeka ile akıllanırken Elon Musk’ın biz insanların da bu teknolojiden faydalanmamız gerektiğini ve yapay zeka ile bütünleşebileceğimizi düşünmesi akla oldukça mantıklı geliyor. İlaveten gelecekte Neuralink’in akıllı protezler, akıllı telefonlar ve bilgisayar dışında sanal ve artırılmış gerçeklik cihazlarına, 3 boyutlu yazıcılara da bağlanması mümkün olabilir. Bir düşünün belki zihninizde tasarladığınız bir ürünü 3 boyutlu yazıcıdan direk olarak basabileceksiniz. Böyle bir durumda da insanların beyinleriyle de dijital dünyalarda yer alması hatta belki beyinlerimiz akıllı telefonlarımızın yerini alması mümkün olabilecek. Belki de düşünce transferi ile insanlığa dair kollektif bir veri tabanı oluşturulabilecek.
Uzun vadede ise bu çalışmalarla “süper insan bilişselliği”ne uzanan bir yol var önümüzde. ”Benzer şekilde Transhümanizm” olarak tanımlanan insanın fiziksel ve bilişsel yeteneklerinin artırılması, yaşlanma ve hastalanma gibi arzu edilmeyen veya gereksiz görülen yönlerinin ortadan kaldırılması amacıyla teknoloji ve bilimden faydalanılması gerektiğini öne süren yaklaşım ile de bir kesişim noktası yaşanıyor.
Elon Musk toplantıda, konu ile ilgili çeşitli endişelerin önüne geçmek için “Bu cihazı takanlar bir anda insanların beynini ele geçirecek değil” diye vurguladı. Ama tabii ki her zaman için olumlu etkiler yanında olumsuz etkileri de düşünmek, madalyonun diğer tarafındaki riskleri de gözardı etmemekte fayda var.
Peki beyin-bilgisayar bağlantısını sağlayacak platform internet olduğunda bizim beynimiz ile bir şeyleri kontrol etmemiz aynı zamanda onun da dışarıdan bir müdahaleye açık hale gelmesine yol açabilir mi? Bu sorunun cevabı ne yazık ki evet. Şöyle ki insanların algılama, düşünme ve öğrenme yöntemleri arasında önemli farklar vardır. Bunun sebebi her kişinin beyin yapısının farklı bir algılama ve öğrenme sisteminde yaratılmış olmasıdır. Neuralink’in etik dışı kullanımının bu noktada da sorun yaratması ve düşünce farklılıklarının engellenmesi, beynin dışarıdan müdahaleye açık hale gelmesi gibi bir sonuçta ortaya çıkabilir.
Elon Musk, gerçekleştirdiği yayında bu yılın sonuna kadar insanlar üzerinde deney yapılabilmesi için ABD otoritelerinden gerekli izinlerin alınacağını söyledi. Ben buradaki en önemli konunun uygulamalara dair yasal düzenlemelerdeki “Etik” konusu olduğunu düşünüyorum. Teknoloji konusundaki ilerleyişimiz, kaydettiğimiz aşamalar gerçekten takdir edilecek seviyede. Ama bu teknolojilerin insan hayatına katma değer ve yarar sağlayacak şekilde kullanılması yönünde mutlaka uzlaşılmalı. Aksi takdirde tıpkı mitolojideki Ikarus’un taktığı kanatlar ile gökyüzüne yükselirken oldukça başarılı performans sergilemesi ama yanma riskini göremeyip güneşe aşırı yaklaşınca kamatlarının yanması gibi insanlık için hazin sonuçlarla karşılaşabiliriz. Kontrol gücümüzü artırmak isteyen kendimizi kontrol etme gücünden mahrum kalmayacağımız bir geleceğimizin olması dileğiyle.